

Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamberin (sav) hadis-i şeriflerinde insan azalarının yaptığı işler ve sorumlulukları ile ilgili hükümler, uyarılar mevcuttur. Her bir duyu azası bir amaç için yaratılmış ve kendine has bir hazla donatılmıştır. Bu doğrultuda görevini ifa etmesi, izin verilen sınırlar içinde kalması gerekir. Esasen İmam Gazali’nin (ö.505/1111) ikinci mertebeye yerleştiği ve yeme içme ile cinsel ilişkiden uzak durmaya ilaveten diğer azalarla da tutulan ve özel kulların yani havassın salihlerin başarabildiği bu tür orucun onları terbiye açısından ciddi bir önemi vardır.
Çünkü Hz. Peygamber, oldukça çarpıcı bir ifade ile Allah’ın duyu azalarının hamuruna şehvet gücü kattığına işaret eder ve insanların onların zinasıyla mutlaka burun buruna geleceği bir anı yaşayacağını belirttikten sonra bu ifadeleri şöyle açıklar: ‘Gözlerin zinası bakmaktır, kulakların zinası dinlemektir, dilin zinası konuşmaktır, elin zinası tutmak- dokunmaktır, ayağın zinası yürümektir. Onlar bu fiilleriyle nefse öncülük ederler, o da bu tahrikle zinaya heveslenir ve iştahlanır. Bundan sonra cinsel azalar onun peşinden gidip gitmeme ikileminde kalır.’ Bu yüzden olmalıdır ki, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kendisine dua öğretmesini isteyen bir sahabeye içinde dilinin şerrinden Allah’a sığınmayı da kapsayan şu duayı öğretmiştir: “Allah’ım! Kulağımın, gözümün, dilimin, kalbimin ve şehvetimin şerrinden sana sığınıyorum.”
Haya sadece insanların gözünde ayıplanmaktan korunmak için sahip olunan utanma duygusu değildir. Aynı zamanda her yaptığımızı şeyi gören ve bilen Allah’a karşı sorumluluk çerçevesinde hareket etmeyi ve kendisine karşı saygılı olmayı temin eden bir erdemdir.
Onbir ayın sultanını karşılamaya hazırlandığımız şu günlerde tüm bedenimizle gelmekte olan bu güzel misafiri nasıl karşılayacağımız ve onu bizlere şifalar bahşeden Rabbimize karşı orucun bizi sadece aç bıraktığını, bundan ibaret olmadığını maneviyatımızın tüm azalarımızla saygıda kusur etmeden iliklerimize kadar bu ibadeti yaşayarak yükseldiğini hissetmeye çalışarak misafiri gönderen hürmetine bu fırsatı değerlendirmek gerekmektedir.
İslam ahlakının hedeflerine baktığımızda da namazın insanı nasıl bir ruhaniyete taşıyarak terbiye ettiğini baz alırsak orucunda insanın tüm bedenini yeniden, yenileyerek sağlığını kazanmanın yanında azalarımızı terbiye ettiği gerçeğini yaşarız.
Bu çerçevede azaların orucu ile ilgili şu hususlara dikkat çekmek mümkündür.
Sultan BAYEZİT