

Tarihçesi 6. yüzyıllara dayanan hat sanatı, özellikle Müslüman tebaa içinde değer görmüş bir sanat çeşididir. Yakın tarihimizde Osmanlı Devleti ile zirveye ulaşan kadim sanat ile birçok değerli hattat yetişmiştir. Medeniyetimiz için en önemli sanat dallarından birinin olmasının sebebi de özellikle ibadethaneler, imarethaneler, kervansaraylar, mezar taşları, hanlar, hamamlar ve birçok yapıda kullanılmasından ötürüdür. En güzel hat çeşitleri camileri, mescitleri süslemekte, ziyaret edenlerin hayranlığını kazanmaktadır. Halen daha yüzyıllardır varlığını sürdürmeleri ve titizlikle meşk edilen eserlerin mevcudiyetini muhafazası hat sanatına verilen ihtimamın da en temel göstergesi olarak karşımızda durmaktadır. Bu coğrafyada nice hattatlar yetişmiş ve ardında binlerce şaheser bırakarak bu dünyadan göçüp gitmişlerdir. Hattat Hulusi Efendi, Hattat Hafız Osman, Hattat Bakkal Arif Efendi, Hattat Şefik Bey, Şeyh Hamdullah ve daha ismini zikredemediğimiz yüzlerce hattatın ardından bıraktığı en değerli eserleri yolundan giden talebeleri olmuştur. Yaptıkları meşk ile izlerinden giden yeni hattatlar bu değerli sanatın unutulmamasını sağlamıştır.
Bu yazımızda hat sanatına gönül vermiş, Cumhuriyet’in ilk dönemlerine şahitlik etmiş, öz yazının unutulduğu dönemlere vakıf olmuş ve öz yazının yeniden bilinir hale gelmesi için büyük çabalar göstermiş, yaptığı meşkler ile hat sanatına kazandırdığı yüzlerce eserleri olan kıymetli bir hattat hanımefendiden bahsedeceğiz.
Hattat Hafız Müşerref Çelebi, I. Dünya Savaşı’nın devam ettiği yıllarda, 1915 senesinde Konya’da dünyaya gelmiştir. Ailesinde çok kıymetli ilim erbablarının olması neticesi eğitim hayatı henüz çok küçük yaşlarda başlamıştır. Büyük dedesi Ahmed Kutsi Efendi, kırk bin hadis-i şerifi ezbere bilen, bu alanda beş eser vermiş devrinin kıymetli âlimlerindendir. Yine dedesi Mehmed Hulusi Efendi de hafız olarak çokça talebe yetiştirmiş ve hafızlara gönül vermiş bir âlimdir. Bu güzel insanların bereketi neticesi ailesinden çok kıymetli insanlar yetişmiştir. Binlerce insanın gönlüne dokunmuş Merhum Musa Topbaş Hoca Efendi, Müşerref Hanım’ın erkek kardeşidir. Böylesi kıymetli aile fertlerine sahip olmak elbette ki,
büyük bir ayrıcalıktır. Ancak savaş dönemine denk gelmesi sebebi ile de bir takım mahrumiyetler yaşanması da kaçınılmazdır.
Hattat Müşerref Çelebi, iki yaşındayken ailesi ile birlikte İstanbul’a göç etmiştir. Erenköy civarına yerleşerek yeni meskenlerinde hayatlarını sürdürmeye başlamışlardır. Kalabalık bir aile olarak birlikte büyük bir konakta hayatlarına devam etmişlerdir. Savaş dönemine denk geldiğinden çocuklar için evleri mektep olmuş, babası Ahmed Hamdi Topbaş ve annesi Adile Hanım eğitimleri hususunda büyük ihtimam göstermiştir.
Rümeysa Kocamaz AKGÜN