

“Dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna giden, pek azılı düşman iken, kalbinde olana Allah’ı şahid tutan, işbaşına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli yok etmeğe çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez.’’ (Bakara; 205)
Beynimiz, vücudumuzda muhteşem bir sistem. Öyle ki, beyin üzerine araştırma yapan mütehassıslar, beynimizin tamamını kullanabilmiş olsak; eşyaları bakışlarımızla yerlerinden kaldırıp başka bir tarafa kaldırabileceğimiz görüşünü ileri sürüyor. Yine yaptığımız her davranışın beynimiz de bir frekansı var. Yerken, içerken, ağlarken, gülerken, koklarken, yazarken, okurken vs… Yaşadığımız yüzyılda ise; yemeden içmeye, dinlediğimiz müzikten izlediğimiz filme, kullandığımız kokulardan boyaya, kumaşlardan giysiye her şey; amacı dışında ve yaratılış gayemizi ve şeklimizi değiştirip bireyleri planlanan alanda yönetme amacına göre tasarlanıyor. Ve bunlar hayatımıza bir kolaylık ve güzellik olarak lanse ediliyor.
Beynimizi kontrol altına alıp zihni yönlendirmek için tasarlanan oyunlar, çepeçevre her yanımızı sarmalamış durumda. Bu alanda yapılan çalışmaların kitleler üzerinde en etkili olanlarından ikisi müzik (ses) ve kokudur. Sesin titreşimi kişiyi etkilerken, koku kişide titreşim oluşturuyor. Yine sağ ve sol kulağın her ikisinin aldığı ses frenkansı farklıdır. Zihin kontrolü burada devreye giriyor. İki kulak arasında oluşan frekans farkı kullanılarak algı yönetimi oluşturuluyor. Binaural (beyni ve bilinçaltını kontrol eden program) dalgalarla beyni etki altına alınıp yönetiliyor. Bu etki alanına girdirilemeyen iki gurup var.
Safiye GÜL