

“Hepiniz toptan Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp ayrılmayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz de (Allah) kalplerinizi (İslam’da) birleştirdi. İşte onun nimetiyle (hepiniz) kardeş oldunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan sizi O kurtardı. İşte Allah, ayetlerini size böylece açıklıyor ki doğru yola eresiniz.” (Al-i İmran, 103.)
Allah-u Teala insanın ve hayatın rehberi Kuran-ı Kerim’de mümin kimselerin kardeş olduğunu bu ayetiyle beyan ediyor. Kuran-ı Kerim, Müslümanlara kardeşliği tavsiye etmiyor. Bizzat kardeş olduklarını açıklıyor. Kardeş olup olmama konusu insanın cüz-i iradesine bırakılmamıştır. Kalpleri İslam’da birleşen bireyler birbirinin kardeşidir. Aynı zamanda aynı ayetin devamında bu kardeşliğin bir nimet olduğunun da vurgusu yapılmıştır. İslam kardeşliği nasıl bir nimet ola ki? Nimete şükrü nasıl yapacağız? Bu nimetin idrakine nasıl varacağız?
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Medine’ye hicretinden sonra orada bir İslam devleti kurmadan evvel İslam kardeşliğini kurmuştur. Zira ensar-muhacir kardeşliği kurulmadan yani müminler arasında kardeşlik tesis edilmeden bir İslam devleti de kurulamazdı. Önce kardeşliğin kurulmuş olması Yesrib’i Medine yapmada ve medenileşmenin inşasında İslam devletinin temellerini atmıştır. Bugün İslam Birliği ideali olan bizler için de İslam Birliğinin tesisinin İslam kardeşliğinin tesisi ile mümkün olduğunu göstermektedir.
İslam kardeşliğinin inşasında müminler arasında bazı hasletlerin yerleştirilmesi ve bazı hasletlerin de ortadan tamamen kaldırılması gerekir. İçimizde birbirimize karşı beslediğimiz bazı manevi hastalıklarımız muhakkak niyetlerimize, tutum ve davranışlarımıza yansıyıp iletişimimizi olumsuz etkileyebiliyor. Hal böyle olunca İslam Birliğini, Yeni Bir Dünyayı savunan mümin kimseler birbirinden yüz çevirip asıl gayeyi unutabiliyor. Halbuki ayet “…parçalanıp ayrılmayın…” diye emrediyordu.
Parçalanmamak, bir olmak, birlik olmak iman etmiş kimseler üzerine farz olarak yüklenmiş bir emirdir. Allah’ın bu emrini çiğnemeye götüren yanlışların hepsi kalpte başlıyor. Şeytanın vesvesesi ve nefsin boş durmaması mümin kardeşine karşı düşüncelerimizi olumsuz etkileyebiliyor. Kalpte başlıyor dediğimiz parçalanmalar aslında “zann” olarak karşımıza çıkıyor.
HALİDE SİVRİ
Devamı Maaile Dergi Haziran Sayısında..