

İnsan hep bekler. Ömür boyunca hep bir şeylerin bekçisi olmuştur. Sever bekler, sevmez yine bekler, unutmak için bekler, hatırlamak için bekler, hatırlanmak için bekler, unutulmak için bekler, hep birilerinden bir adım bekler, kendi adım atacaksa eğer doğru zamanı bekler, anne/baba olmak için bekler, çocuğunun büyümesini bekler, ocak başında yemeğin pişmesini bekler. Baharı bekler, kışı bekler. Kış gelir karı bekler, kar yağar yerden kalkmasını bekler. Yani bir ömür hep bir şeyleri bekler.
Ama bu sayısız beklenenler listesinin ilk sırasında hep “doğru zaman” vardır. İnsan bir ömür her ne olursa olsun onun doğru zamanını bekler.
En çok da bu yüzden düşer kararsızlık çukuruna. Doğru zamanı bulmak için çabalarken harcadığı zamanı görmez mesela.
Bu bekleyiş zaman zaman gerekli olsa da bazı anlarda yalnızca şeytanın küçük bir oyunudur. Büyük şeylere sebep olan küçük bir oyun. Çünkü “doğru zaman” mantıksızlığını mantıklı bir şekle büründürerek kabul ettirir insana.
İşte insan ömrü de o “doğru zamanı” beklerken yitip gider bir anda…
En çok da insan affedilmeyi beklerken doğru zaman hendeğine düşer. Sonra o hendekten çıkmaya çalışırken yorulur ve bitap düşer. O bitaplığın neticesi ne yazık ki çoğu zaman bedbaht bir ömre sebep olur.
Hepimiz insanız. Hata yapmaya programlı varlıklarız. Fakat hata yapmanın normalliğini bildiğimiz gibi “affedileceğimiz” gerçeğini de biliriz. Çünkü bizler -elhamdülillah- Rabbimizin mümin kullarındanız. İşte insan olmamızın getirdiği çelişkisi de bu noktadan sonra başlar. İnsan hem hata yapmasının normal olduğunu, hem de bu hata neticesinde affedileceğini bile bile hep o affın peşinde koşmakta gecikir. Döner dolaşır yine ayağına o “doğru zaman” tuzakları dolaşır. Bekler, bekler. Affedilmek için doğru zamanı bekler ya hani? İşte o doğru zamanın geldiğini, aslında her günün en doğru zaman olduğunu bir türlü bilemez. Fakat insanoğlu bazen bilmenin ötesinde o bildiğini uygulamak için arkadan itilmek ister. Gözünün önündekini görmek için bir rehbere ihtiyaç duyar. Veya bir çıkış noktasına ihtiyacı vardır. İşte tam da şu günlerde hepimizin ihtiyacının olduğu o çıkış noktasına varmış bulunmaktayız.
SEDANUR EŞİTTİ
Devamı Maaile Dergi Nisan Sayısında…