

Toprak, insan, su, hava ve iklimlerin fıtratının korunması, hudûdullahı muhafaza etmenin ilk koşuludur. İnsan, kendi elleri ile hem kendi yaradılış fıtratına hem de yaşamını devam ettirmesi için elzem olan su, hava, toprak ve iklime muhalefet ederek “ağuyu bal” zannetmekte, zan ile kalmayıp “bilme” hastalığına yakalanarak elleri ile kendi putunu yapmakta, tapınmaktadır.
Putlar, zaman ve zemine göre değişmekte kimi zaman adına bilim, kimi zaman ilaç, kimi zaman iktidar deniliyor. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte hız ve hazzın katlanarak arttığı bir dünyada her şeyin daha fazlasını elde etme, elde ettiklerinden tatmin olamama beraberinde katlanarak artan hırs duygusunu da beraberinde getirilmiştir. Bu hırs daha fazla kazanma, daha fazla üretme, daha fazla tüketme dolayısıyla kısır döngü içerisinde insanı kendi değirmeninde öğütmektedir.
Bu durum tarım politikalarına baktığımızda da farklı değildir. Daha fazla ürün için daha fazla genetiği ile oynanmış tohum, ilaç adı verilen daha fazla kimyasal zehir, denetimsiz ve kontrolsüz ürün ekimi dolayısıyla kontrolsüz hasat, dengesiz ihracat ve ithalat.
Ülkemizin her köşesinde tarım yapılmaktadır. Geçimlik tarım yapanlar var, ticari amaçla bitkisel üretim, hayvancılık ve balıkçılık ta yapanlar var. Bu ürünlerin bir bölümü doğrudan tüketime sunulurken bir bölümü sanayide işleniyor. İç piyasaya sunuluyor. İhraç ediliyor.
BİRSEN BAĞCI
Devamı Maaile Dergi Aralık Sayısında…