

Annelik kavramına Kur’an’dan ve bambaşka bir perspektiften bakınca karşımıza Ana kavramıyla özleşmiş Mekke çıkar.
Çünkü alemlerin Rabbi olan Allah, En’am Suresi 92. Ayeti Kerimesinde “Bu Kitap (Kur’an), kendinden önceki kitapları tasdik eden, şehirler anası (Mekke) halkını ve çevresindeki bütün insanlığı uyarman için indirdiğimiz mübarek bir kitaptır…” buyurmaktadır.
Peki Neden Alemlerin yaratıcısı olan Allah bir şehri şehirlerin Anası olarak nitelemiştir?
Öncelikle Mekke, dinî manada bütün şehirlerin anası hükmündedir. Orta dünyanın ortasında neredeyse tamamı sert taşlardan mamul dağlardan ve tepelerden oluşan yani yine Kur’an’ın tarifi ile kazık gibi yer küreye çakılmış bir şehirdir.
Hac vazifem esnasında bilhassa hayretler içinde gözlemlemiştim. Neredeyse hiç toprak yok Mekke’de. Her yer otel inşaatları için delik deşik edilmiş ve hafriyat olarak bildiğiniz taş ocağı görünümünde. Kayalardan oluşmuyor dikkatinizi çekerim hani yol çalışmalarında görmüşsünüzdür sem sert mıcır kullanırlar ya işte Mekke devasa boyutlu o mıcır taşından mamul bir şehir. Mökkem, muhkem yani.
Bu ayette dikkatlerimize takılması gereken birkaç nokta var ve en önemlisi, Ayette geçtiği şekliyle Mekke’nin çevresinden kasıt tüm yeryüzüdür. Aslında bu ayet mucizevi bir haber de barındırmaktadır. Nedir O? Mekke’nin dünyanın merkezi olduğunu savunan teoridir. Bunun bilimsel araştırmalarla da kanıtlanmış olmasıdır. Mesela; Jeoloji uzmanları, saat ayarlamasında başlangıç olarak Greenwich’in değil Mekke’nin ölçü alınması gerektiğini ifade etmişlerdir.
Zemzem harici su da yok. Su dışardan çevre şehirlerden taşıma yoluyla getiriliyor. O yüzden biz Türklerin israf yüklü otel suyu kullanımı, doğal olarak onların hoşlarına gitmiyor. Su çok kıymetli.
Nehir de yok hiç. Sade Mekke’de değil Allah’ın hikmeti Suudi Arabistan’ın tamamında tek nehir yok. Mekke’nin havası da boğucu. Zaten bu sert boğucu havası yüzünden şehrin çocukları süt anneye verilirdi.
MEKKE DEĞERİNİ NEYDEN ALIR?
Yani aslında mübarekliğini taşından-toprağından, suyundan-havasından almıyor.
Aksine bünyesinde barındırdığı maneviyattan,
Allah’ın evi diye nitelendirilen Kâbe’sinden,
Cennetten gönderilen Hacer-ul Esvet’inden,
Hz. Âdem babamız ve Hz. Havva anamızın uzun yıllar ayrı kalma sonunda buluştukları ve tevbe istiğfarlarının kabul edildiği yer olan affın coştuğu Arafat’ından,
Bağrına gömülü kabri orada olan 10 binden fazla Peygamberden,
İnsanlığın babası Âdem atamızın cesedinin “Ebu Kubeys” Dağında olduğu rivayetinden,
İnsanlığın ikinci atası İbrahim Aleyhisselam’ın duasından,
İsmail Aleyhisselam’ın o muazzam teslimiyetinden, Anneciği ile birlikte bedenlerinin tamda Kâbe’nin dibinde toprağına karışmasından,
Ve bu iki Peygamberi; sabrı, metaneti, adanmışlığı, tevekkülü ile destekleyen Hacer Validemizden,
Vahyin inişine sahne olmaklıktan,
Vahiy meleğinin iki kez gerçek suretinde tecelli etmiş olmasından,
Alemler Efendisi Hz. Muhammed’in (s.a.v) doğup yaşadığı yer olmasından,
Başta Hz. Hatice ve Hz. Aişe olmak üzere Ümmetin Anneleri Validelerimizden,
Toprağını kanlarıyla Allah rızası için sulayan Hz. Sümeyye gibi şehitlerinden,
Hayatlarındayken cennet yüzlerine vaat edilen Aşere-i Mübeşşere’den,
Acıkınca helvadan putlarını yiyen- çocuklarını kuma gömen zavallılar olmaktan Ashab-ı Kiramlığa yükselen yıldız değerlerden almakta.
HABİBE ALPAY AYDIN