Connect
Yukarı çık

ANA BAŞTA TAÇ İMİŞ BABAYSA İLAÇ

Anne, baba başta taç imiş, her derde ilaç imiş; bir evlat pir olup uçsa da yine ona muhtaç imiş. Yunus Emre’nin dini, ahlaki, vicdani öğretileriyle nasiplenmek, inşa olup büyümek, ne büyük nimet. Başlı başına bir şanslılık olsa gerek.

Yine çocukluk yıllarımızda beslendiğimiz Ali Ercan’ın “Anadır başların tacı, odur dertlerin ilacı” şeklindeki yürek burkan, insana duygu-düşünce-idrak yetisi kazandıran, hisleri uyandırıp vicdanlara dokunan türküler nasıl da besliyor insanı.

Analığı, ana olmayı nasıl da övüyor yüceltiyor.

Analara, evlatlara katkı sağlıyordu, şimdidekilerin tam aksine…

İşte aşağı yukarı o yıllara tekabül ediyordu dünyaya göz açmalarımız, dünyayı tanımalarımız. İlk tanıma çalışmalarının aracısı anamızdı kuşkusuz, Baba ve ablalar akabinde.

Hayatı sonradan tanıdım elbette ama onları tanımak onlarla olmak, o ilk anne-baba ve aile hissiyatının tat ve hazzını tüm dünya nimetleri bir araya gelse buldurmaz kuşkusuz.

Bilemiyorum yalnız bana öyle gelmiyordur sanırım, herkesin Anası evi ocağı benimkisi kadar kıymetlidir elbette…Ama, şu satırları yazarken dahi o hazzı iliklerime kadar hissettiğimi gizleyecek kadar mütevazı olamayacağım. Hazzın yanı sıra, boğum boğum boğan düğümleri de aynı zamanda yutkunmak…

Çünkü o biricik ana-babamı, henüz on bir yaşındayken; anam otuz dokuz, babam kırklı yaslardaydı ki ömürlerinin baharında Rahman-ı Rahim-e uğurladık.

Bizlerin onlara en çok ihtiyacımız olan günler, zamanlardı. Gerçi Ana-babaya ne zaman ihtiyaç olmaz ki. Sabah uyandığında annenin gül cemalini, bir liman gibi sığınacağın babanın şefkatli, bakışını, erdemli duruşunu kim istemez ki…

İşte biz böyle bir zamanda yetim kaldık hem de öksüz. Altı ay arayla vefat etti anne babamız.

Her şeyin en güzelini, en iyisini sağlayan bir anne baba şemsiyesi yoktu artık.

Kasabada okul olduğu halde daha iyisi için o evladını beyler şehri, tarih kokan Selçuklu yadigarı Beyşehir’de okutmaya götürürdü. Her ne kadar ağabeyim okusun diye feragat edip okuyamamış olsam da içimde kalan ukdeyi sonradan ilahiyat okuyarak telafi etmiş oldum.

İşte böyle el üstünde tutulurken yarı yolda kaldık. Kalakaldık yelkensiz gemi gibi okyanusun ortasında sanki…Her an karaya bakmışlığımız vardır çaresizliğimiz ise bizimle.

Ancak olan olmuştu bile…

“İnne liilahi ve inna ileyhi raciun”

Ondan geldik ona döneceğiz, ablamlar ve ben biliyorduk bu hakikati fakat benden küçük üç kardeş daha vardı, onlara nasıl izah edecektik? En küçük kız kardeş iki buçuk yaşında. Boş bakışlarını, buğulu gözlerini birde üstüne hem anne hem babanın boşluğunu nasıl dolduracaktık?…

Nasıl da ağır bir sorumluluk… Sen muhtaçken anne babaya, bu yavrucaklara anne baba olacaksın.

Yük değil sanki ama, altından kalkacak mecalin de yok belli ki. Kırılmış kanatların kendin uçamıyorsun ki bu yüzden ana-babamızın birlikte göğüsledikleri yükü göğüslemek, sorumluluğu kaldırıp taşımak çok da kolay olmadı. Elbette yaratıcının yardımı, güç ve kudreti insanın yanında olunca geçiverdi o içinden çıkamayız dediğimiz buhranlar, taşıyamayız dediğimiz yükler, hafifledi adeta.

Canlı canlı yaşadık, maddi manevi Rabbimizin yardımını…

Şunu söylemekte beis görmüyorum. Hani amca-teyzelerle yan yana olur ya bahçeler. Bizim sebzeler amcam ve teyzemlerinkinden en az beş on kat fazla olurdu. Yetim öksüz bereketi belli ki.

Oturur ağlardık, Allah’ım anne babamızı almanın lütfu bu, biz buna inanıyoruz diye.

Keza bir taban halısının, iki üç kişiyle dokunduğunda süre otuz gündür. Bizde bazen iki tane bile dokunduğu olurdu bu süre zarfında. Adeta bizi koruyan gözeten Rabbimizi hep yanımızda hissettik, gerçekten de öyleydi…

Ablamların biri evli, diğeri nişanlıydı. Anacığımızın hazır ettiği çeyizlerle nişanlı olanı evlendirebildik. Elbette olan olacaktı. Vakti gelmiş yolcu niye ertelensindi.

Arkasından babacığım da vefat edince, Allah ayarladı ki eşi yurtdışına gurbete giden ablam, memlekete kayınvalidesinin yanına döndü. Penceremiz penceresine bakıyordu, bize göz kulak olmak için, gelmiş gibiydi adeta. Oysa o da yirmili yaşlarda bir çocuk annesi, bir taraftan kendi bebeğini büyütecek diğer taraftan bize göz kulak olacak. Bu annelik ne büyük bir enerji deposu ne büyük bir güç.

Velhasıl, babasızlık zor annesizlik hepten yoksunluk ama günler ayları, aylar seneleri kovalayıp geçerken bütün kardeşler bir şekilde yükünü tutup tahsilini yola koymuştu bile…Her yönden pırıl pırıl hem zeki hem ahlaklı… Okuldaki hocaların takdirini üzerlerine çeken çocuklar olarak hem de. Okuldan çevreden hakkımızda sorarlarmış, bunlar nasıl yetim? Kim bu denli itinayla büyütmüş diye sorarlarmış…Amcamın kızı pek bir sever takdir ederdi bizi “Ooo onların bir ablası var anlatılmaz” diyerek yükün büyüğünü omuzlayan bendenizden bahsedermiş naçizane…

Hakikaten azami gayretim vardı kardeşlerim üzerinde. Sanki onlardan çok çok büyükmüşüm gibi, onların her şeyine ama her şeyine cevap verebilmeyi adeta şiar edinmiştim. Ablamların hele ki en büyük ablamın üzerimizdeki emeği asla hiçbir ölçüyle tartılamaz. Birbirimize küçük anneler, küçük babalar oluvermiştik.

NAZİLE ŞANAL

Yazının devamı Maaile Dergi Haziran Sayısında…

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dosya

  • ALLAH’IN ADLANDIRDIĞI “ŞEHİRLER ANASI”

    Annelik kavramına Kur’an’dan ve bambaşka bir perspektiften bakınca karşımıza Ana kavramıyla özleşmiş Mekke çıkar. Çünkü alemlerin Rabbi olan Allah, En’am Suresi...

    Maaile DergiHaziran 18, 2025
  • KUDÜS’TE DUASI KABUL OLAN BİR ANNE: HANNE VALİDE

    Hz. Havva’dan günümüze kadar toplumların şekillenmesinde iz bırakan annelerimiz vardır. Allah’a güvenen ve arasında kuvvetli bir bağ oluşturan bu hanımları seçilmiş...

    Maaile DergiHaziran 18, 2025
  • MODERN ZAMANIN YORGUN ANNELER

    Eskiden bir çocuğun gözlerinin içine bakarak, sadece ona ait bir vakit ayırmak yeterdi. Şimdi hem gözünün içine bakıyoruz hem de aynı...

    Maaile DergiHaziran 18, 2025
  • EN KUVVETLİ İLACIM ANNEM!

    Uçmayı öğrendiğim günden bugüne,  Bak! Büyüdüm annem, Başımı kaldırdığımda büyük ne varsa şimdi küçücük, Düşlemediğim hayallerde yüzüyorum.   Hastalandığımda başımda olan ellerin...

    Maaile DergiHaziran 14, 2023
  • TEKFİR KÜFÜRDÜR!

      İslâm inancının en temel meselesi iman ve küfürdür. Ehl-i Sünnet inancına göre bir Müslüman günah işlemekle kâfir olmaz. Allah (c.c.)...

    Maaile DergiHaziran 14, 2023
  • EDEP YA HU!

    Edep, Allah Rasulü’nün (s.a.v) ahlakından nasiplenmektir. Zira Allah-u Teala, en üstün vasıfları Habibi’nde cem etmiş ve edebi en güzel şekilde kendisine...

    Maaile DergiHaziran 14, 2023
  • SADIKLARIN İMTİHANI HUDEYBİYE’DEN BİZE DÜŞENLER

      Müslümanın hayatında hiç bir olay yoktur ki, onun bir benzerini Resulûllah (s.a.v.) yaşamamış olsun. Ne zaman darda kalsak, bir çıkmazın...

    Maaile DergiMayıs 18, 2023
  • TARİHİN BİZE VERDİĞİ MÜHÜR VAR ELİMİZDE

    Son asırda İslam coğrafyasında yaşananları, Türkiye’nin İslam ülkeleriyle ve işgalci İsrail ile inişli çıkışlı ilişkilerini incelediğimizde, olaylara sadece devletlerin ilişkisi olarak...

    Maaile DergiMayıs 18, 2023
  • ZULMÜN DİĞER YÜZÜ: ZULÜM BİTMEDİ ŞEKİL DEĞİŞTİRDİ!

    Milletçe çok büyük ve emsali görülmemiş bir imtihandan geçiyoruz. Daha doğrusu “geçiriliyoruz.” İmtihanımızın boyutu gün geçtikçe artıyor ve farklı bir şekil...

    Maaile DergiMayıs 18, 2023