Evimin arka cephesinde on yıl önce tanıştığım bir ağacım var; hüznünü, sevincini, kederini, heyecanını birlikte yaşadığımız. Ailece hayranız kendisine, sincapların gıdıkladığı, güvercinlerin konuk olduğu, börtü böceğe ev olan kuşların cıvıl cıvıl konser verdiği kocaman bir dünyası olan kestane ağacım.
Bir bakarım ki yapraklarını bırakır yere, bir bakarım sararır eli yüzü, bir bakarım beyazlar. Görseniz inanmazsınız yapraklarından ayrılırken, onca hüznü nasıl yaşayacak ki, diye sorarsınız kendinize. Bunca ayazı, soğuğu, dökülmeleri yaşamasına rağmen güneşle göz göze geldiğinde çıtırdamalar başlar içinden. Dalları ayrı, gövdesi ayrı bir hal alır, yavaş yavaş yüzüne renk gelir pembeleşir, yeşillenir, umutlanır. Öyle ki baharlar müjdeler, kendisine gelmeyen bahar yeryüzüne gelmez.
Bu öyle bir güzellik ki tomurcuklu haline bakınca her şeye ve herkese rağmen çatlayan o tohumu yüzlere tebessüm, kuşlara melodi, sincaplara park bize sevinç verir.
Ve biz öğreniriz ki yeryüzüne serilmiş ayetlerden
“فَاِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًاۙ (İnşirâh Sûresi 5)
Her zorlukla beraber elbette bir kolaylık vardır.”
Neslihan KURTOĞLU