Mısır, İngiliz hegemonyasında olmasından dolayı o yıllarda bağımsız bir ülke hüviyetinde değildir. Bu sebepten de halkta bir takım kısıtlamaların varlığını görmek de mümkündür. Özellikle halkın bilinçlenmemesi adına ciddi politikalar yürütülmektedir. Ezher gibi bir üniversitenin varlığı ve burada yetişen âlimler toplumun ifsadını engellemek için yoğun uğraş vermektedir. Toplumu şuurlandırma adına çabalayanlardan bir şeyhin evinde, yine ileride bu yolda ilerleyecek bir mümine doğar. 1913 senesinde atasözlerine konu olmuş Mısır’ın sahil kasabası olan Dimyat’ta dünyaya gelir Aişe Abdurrahman. Babasının “Hayırların annesi” manasına gelen “Ümmü’l Hayr” diyerek lakap taktığı Aişe ileride bu unvana yaraşır işler yapacaktır.
Aişe Abdurrahman yaşıtlarından bir takım yönlerden daha şanslıdır. Çünkü babası Ezher Üniversitesi âlimlerinden herkesin saygı duyduğu bir değerli şahsiyettir. Bu sebepten de eğitim hayatının ilk temelleri babası tarafından evde kurulan tek kişilik medresede atılır. Babası vesilesi ile çok küçük yaşlarda Kur’an’ı hıfzeder. Aslında babasının eğitim için adağıdır Aişe. İlk çocuklarının kız olmasından sonra “Bir erkek çocuğum olursa onu eğitim ve ilme adayacağım” sözünden sonra dünyaya gelmiştir. Erkek çocuğu adamış ancak kızı olmasına rağmen Allah’a sözünü yerine getirmek istemiştir tıpkı Hanne gibi, Meryem’i mabede adadığı gibi.
Rümeysa KOCAMAZ AKGÜN