Connect
Yukarı çık

ÇEK KANLI ELLERİNİ GÖKYÜZÜMDEN!

Hz. Fatıma’nın gözyaşları damlıyordu toprağa…

Gök, su ve toprak! Her canlının hakkıydı. Lakin çalınıyordu bunlar insanların elinden. İstila ediyordu şehirlerimizi karanlık eller. Toprak hakkımızdı. Gökyüzü hakkımızdı oysa…

Şimdi sen kanlı ellerini çek gökyüzümden! Bırak gece hakikati taşısın toprağıma. Ne kirli bedenler ne kirli fikirler gezinsin üstünde. Çek kanlı ellerini gökyüzümden! Bırak Hakikat hakikati doğursun toprağıma.

Çek kanlı ellerini gökyüzümden! Bırak hakikat hakikatı doğursun toprağıma. Güneş doğmuştu toprağına. Sen aydınlık sanıyordun gözlerinin değdiği her yeri. Oysa karanlık kapkaranlıktı

sokaklar. Göz kapaklarının şahitlik ettikleri daha da karartıyordu etrafını. Sen ruhunu yorulmuş hissediyordun. Çünkü ne çok alış veriş merkezinden, ne çok sokaktan geçmiştin. Yüreğini paramparça hissediyordun en çok gözlerin yorgun düşmüştü sanki.

Bugün yine birçok haramı koklamış, birçok harama adım atmış, birçok haramı izlemişti gözlerin. Sen “Başarım benim parmak uçlarımda.” demiştin. “Benim başarım; adım attığım her yerde!” diye gururla fısıldamıştın kulağıma. Oysa başarın göz kapaklarındaydı. Gözünü açıp kapattığın her yerde.

Sen adımlarınla benim dünyamı da karartmıştın sanki. Attığın her adımda benim penceremin gördüğü sokakta kararıyordu. Kulağına birkaç söz fısıldamıştım. Sen bana “Sus!” demiştin. “Benim kulaklarım işitmez. Ben sadece adım atarım.” demiştin.

Başarıya koşarak gittiğinden merdivenleri hızla tırmandığından bahsetmiştin ve “Kulaklarım

hakikati duyamaz. Eğer kulaklarım hakikati işitirse, merdivenleri birbir inmek zorunda kalırım.” demiştin.

Ben sana “Penceremi kapatma!” demiştim sadece ama sen yine bencil davranmıştın.

Sen benim gökyüzümü kirletmeye devam ediyordun. Oysa gökyüzü benim de hakkımdı.

Sen taptığın paranın gölgesinde gölgelenmek istiyordun. Ben sana “Gel, bulutları özgür bırakalım.” diyordum.

Sen onlara kelepçe vurmaya devam ediyordun. Haram kokan ellerini güneşime uzatmıştın güneş sadece sana doğsun istiyordun. Ben “Gel, güneşi özgür bırakalım!” demiştim sana ama sen yine bencil olmayı seçmiştin.

Gökyüzümü çaldın sen benim! Gökyüzümü esir aldın.

Fazilet AYDIN

Devamı Maaile Dergi Ağustos Sayısı’nda…

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Genel