

Edep, Allah Rasulü’nün (s.a.v) ahlakından nasiplenmektir. Zira Allah-u Teala, en üstün vasıfları Habibi’nde cem etmiş ve edebi en güzel şekilde kendisine ihsan etmiştir. O’nun (s.a.v) hiçbir sünneti yoktur ki, altında ilahi bir hikmet ve nur olmasın. Bütünüyle vahiyden ve sünneti seniyyeden beslenen edep kavramı, her bir fertte sahip olduğu inanca, idrake ve mizaca göre ayrı bir üslup oluşturur. Bu üslup her ne kadar insanların nevi şahsına münhasır olsa da ilk bakışta menbaının Kuran ve sünnet olduğu anlaşılır.
İnsanoğlunun değerini belirleyen en önemli husus; imanı ve ahlakı, ama bundan daha da önemlisi üslubudur. Davranışlarımız ve ağzımızdan çıkan sözler kalbimizin bir yansımasıdır. Aynı söz farklı şekillerde söylenebilir lakin muhatabına ulaşması ve etki etmesi için uygun üslubu takınmak çok önemlidir. Öyleyse ilkin kalp temizliğini ve nefis terbiyesini esas almalıyız. Bilhassa irşad makamında olan kişilerin farklı kişiliklerden oluşan cemaatın istidadına uygun bir üslup takınması gerekir. Kimlere karşı nasıl davranmamız gerektiği bu bakımdan çok önemlidir. Hz. Mevlana, “Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısında gazel atma” diyerek manidar bir üslup kullanmıştır.
Cenab-ı Hak, Kuran-ı Kerim’inde de bildirdiği üzere, ilahlık taslayan Firavun’a karşı tebliğde, Hz. Musa ve kardeşi Hz. Harun’a “kavl-i leyyin” ile yani yumuşak bir üslupla muamele etmelerini emretmiştir.
İNSAN SEVGİYLE YAŞAR
“Şüphesiz Allah’ın Rasulü’nde sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir örnek vardır.” Ahzab/ 21
İslam, Allah sevgisini, peygamber sevgisini esas alır ve bu sevginin isbatı da Allah ve Rasulü’ne (s.a.v) itaat etmek ve sevgili peygamberimizi kendimize örnek almaktır. Sevmek için öncelikle anlamak ve doğru yorumlamak gerekiyor. İnanmak, sevmek, anlamak ve yaşamak. Tebliğimizi yaparken inancımızı da en güzel şekilde temsil etme mecburiyetimiz vardır. Bu, şuurlu Müslüman olmanın temel prensiplerindendir.
Hayat nizamını kendi menfaat ve konforuna uydurup sadece şeklen İslam’ı temsil ettiğini sananlar büyük yanılgılar içerisindedir.
İslam’da ana gaye Allah’ın rızasını kazanmaktır. Bu rıza, bize emredilen ibadetleri yerine getirme, yasaklardan kaçınmayla birlikte yüksek bir ahlaka da dayanıyor. Çünkü İslam, Allah ile insan arasındaki kulluk vazifesini, toplumsal yaşamdaki davranışları birbirinden ayrı tutmamıştır. İki kavram birlikteyken maksadına tam manasıyla ulaşır.
Bazı hasletler İslam’a has olduğu gibi bazı kavramlar da sadece bizim medeniyetimize hastır. Aşk, muhabbet, gönül ve bunlarla birlikte bizlere en lazım olan şey; Edep… Allah’ın kullarına emrettiği “oku” emrinin temeli olan ilimden bile önde gelir edep mefhumu. Bunu ne de güzel izah etmiş Yunus Emre;
“Gezdim Halep, Şam
Eyledim ilmi talep
Meğer ilim bir hiçmiş
İlla edep illa edep”
ŞENAY ŞEKER