

Osmanlı orduları Viyana’ya kadar gelince, bir gece, İstanbul’daki, İngiliz sefiri, Londra’ya tarihi şifreli mektubunu yollar: “Buldum… Buldum!.. Osmanlı ordularının ilerleme sebebini buldum, aldıkları esirlere hiç kötülük yapmıyor, kardeş gibi davranıyorlar. Osmanlılar ele geçirdikleri her yerde, din, ırk farkı gözetmeksizin, seçtikleri çocukların zekâlarını ölçüyor, ileri zekâlıları ayırarak, medreselerde okutup, İslam terbiyesi ile yetiştiriyorlar. Bunlar arasından seçtiklerine, saraydaki Enderûn denilen yüksek okulda, o zamanın en ileri bilgilerini veriyorlar. İşte, Osmanlı siyaset adamları, başkumandanları, böyle seçilen, yetiştirilen keskin zekâlı şahsiyetlerdir. Sokullular, Köprülüler, böyle yetişmiştir. Osmanlı akınlarını durdurmak, Hıristiyanlığı kurtarmak için biricik çare, Enderûn mekteplerini ve medreseleri dağıtmak, onları içerden yıkmaktır.’’
Günümüzde, bir müze olarak gezdiğimiz Topkapı Sarayı, yalnız devletin yönetildiği yer değil; bir zamanlar altmış Sadrazam (Başbakan), üç Şeyhülislam, ve otuz altı Kaptan-ı Derya’nın (Deniz Kuvvetleri Komutanı), yüzü aşkın vezirin (Bakan) ve sayısız devlet ada-mının yetiştiği “Enderûn Mektebi’’ idi.
Enderûn Mektebi, Osmanlı Devleti’nin gücünü koruyup geliştiren, beşyüz yıllık bir eğitim müessesesidir. Enderûn’da, Avrupa’da hanedan mensuplarına özel itinayla verilen eğitimlerle kıyaslanamayacak özellikte bir eğitim verilirdi. Enderûn, kelime olarak Farsça’dır ve saray içindeki okul demektir. Türkçe’de ise, büyük sarayların iç bölümü ve devlet görevlilerini yetiştiren okuldur. Enderûn, sarayın iç kısmında padişah ve yakınlarının yaşadığı, devlet işlerinin görüldüğü yerdi.
Safiye GÜL