

Müslümanın hayatında hiç bir olay yoktur ki, onun bir benzerini Resulûllah (s.a.v.) yaşamamış olsun. Ne zaman darda kalsak, bir çıkmazın içinde olsak, kendimize şu soruyu sorduğumuzda, ’Resulûllah olsa bu durumda ne yapardı?’ cevabı hazır. Onun hayatı ve yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm, sayısız örnekle bize yol gösterir. Müslümanlar olarak en büyük handikapımız, İslâmı yeterince bilmemek.
Kur’ân-ı Kerîm’in tefsirini geçtik, başından sonuna kadar meâlini hayatında bir kez okumuş Müslüman sayısı ne kadardır? Yine istisnalar kâideyi bozmasa da Efendimiz’in (s.a.v.) hayatını, bir hadis külliyatını baştan sona okumuş ne kadar Müslüman vardır? Aldığı bir âleti, yanlış kullanırsam bozulur diye kullanma kılavuzunu okumadan, verilen talimatlara uymadan kullanmayan Müslüman, dünyada kendine özel gönderilen yaşama kılavuzu Kur’ân-ı Kerîm’i ömründe bir kez okumaktan neden bu kadar âciz? Her yıl mübarek üç aylarda yüce kitabımızı tekrar tekrar okumamız için ömrümüzde büyük bir fırsattır. Aksi taktirde dinimizi kaynağından öğrenmedikçe kulaktan dolma, ezbere dayalı bir İslâm anlayışımız gelişmeye ve aslı değil başkalarının yorumu esas kabul edilmeye devam edecektir.
Siyasetin yoğun yaşandığı bu günlerde Müslüman siyasetçi ve seçmene, neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair ‘Hudeybiye Antlaşması’ çok güzel bir örnektir.
Mekke‘den Medine‘ye hicret eden muhacirler, altı senedir doğup büyüdükleri Mekke‘ye gidemiyorlardı. Özellikle Allah‘ın evi olan Kâbe‘yi ziyaret etmek istiyorlar, her biri Kâbe özlemiyle yanıp tutuşuyordu. Hendek Zaferi de, Müslümanların cesaretini artırmıştı.
Hicretin 6. Yılında Peygamberimiz (s.a.v.) gördüğü bir rüya üzerine yanında 1500 kadar sahabe ile birlikte umre için Medine’den Mekke’ye yola çıktı. Umreye niyet ederek, ihramlarını giydiler yanlarına 70 adet de kurbanlık deve aldılar. Barış içinde ibadet için yola çıktıklarından yanlarına silah almadılar. Peygamberimiz (s.a.v.), Kureyşlilerin durumunu öğrenmek üzere Abbâd b. Bişr’in başkanlığında 20 kişilik bir grubu önden gönderdi. Zülhuleyfe’ye geldiğinde Büsr b. Süfyân el Huzâî el-Kâb’bî’yi casus olarak Mekke’ye gönderdi. Mekkelilerin Müslümanların gelişini haber aldıklarını ve savaşmak için toplandıklarını öğrendi. Peygamberimiz (s.a.v.) Hudeybiye’ye vardıklarında devesi Kasvâ’nın çöküp yerinden kalkmaması üzerine ‘Onun böyle huyu yoktur fakat fili Mekke’ye girmekten meneden Allah (c.c.) şimdi de Kasvâ’yı şehre girmekten alıkoydu.’ buyurdu. Hudeybiye, Mekke’ye bir günlük mesafede bulunan bir köy idi.
Safiye GÜL