

Yeniden şehirler kurmalıyız. Bizim inancımızın, fıtratımızın, kültürümüzün taşıyıcısı şehirler. İnsanların bir biriyle omuz omuza, kol kola, kardeşçe, dostça yaşanılan şehirler kurulmalı. Şehirler kurulmalı “Yeni Bir Dünya”nın öncüsü olacak.
Ruh dünyamızın şekillendirdiği, ruh dünyamızı şekillendiren şehirler kurmalıyız. İnsanın fıtratına uygun, hem bu dünya hem ahiret dengesinin kurulduğu, imtihan dünyasında bir hatırlatıcı olan şehirler kurmalıyız.
İnsan kalmak, insanca yaşamaktan geçer. Şehirlerimizi tüketimin merkezi olarak değil, insana bir yolculukta kolaylık sağlayan, insanlıktan çıkarmayan insan merkezli yerler haline getirmeliyiz.
Güneşin, doğduğu daha ilk dakikalarda sokağa, evlere, bahçedeki çiçeklere kadar dokunabildiği mahallelerdi. Evin erkeğini işe yolladıktan sonra, kurulan kahvaltı sofralarına komşuların mutlaka davet edildiği zamanlardı. Çay sohbetlerinde toplanılıp, eğer mahallede sıkıntılı biri varsa, onun sıkıntılarının çözüldüğü, ihtiyaç sahibi varsa ona yapılacak yardımların konuşulduğu güzel günlerdi. Kandil günleri kızartılan sıcak çiğ böreklerin sokakta oynayan mutlu çocuklara dağıtıldığı, yine aynı sokaklarda Ramazan ve bayram sevincinin hep birlikte yaşandığı zamanlardı. Mahallenin teyzelerinin, amcalarının herkesi doğruya yönlendirdiği güzel insanların iletişim halinde yaşadığı gerçek zamanlardı.
Mahallelinin büyük bir aile gibi yaşadığı, herkesin herkese selam verdiği, işlerin birlikte yürütüldüğü, aslında kimsenin yalnızlık hissetmediği o güzel şehirlerden, mahallelerden, sokaklardan günümüze gelindiğinde gördüğümüz resim ne kadar farklıydı.
Oysa şehir denilince zihnimizde, gözümüzde, yaşantımızda bir medeniyetin resmi çizilmeliydi. Çünkü şehir medeniyetin, kültürün, insanın taşıyıcısıdır. Ruhu olmalıydı şehirlerin, o ruhu hissederek yaşamalıydı o şehrin insanları. Tarihimiz incelendiğinde bu değerde oluşturulmamış mıydı şehirlerimiz? Örneğin Fatih Sultan Mehmet bu aşkla fethetmek istememiş miydi İstanbul’u? Ve fethedildikten sonra, çarşısıyla – pazarıyla, halkıyla – esnafıyla, camisiyle – sokaktaki çeşmesiyle, şehrin kuşlarına kadar düşünülerek yapılan mimarisiyle bir medeniyet şehri inşa edilmemiş miydi?
GÜLAY AYVAZOĞLU