

Gidenler ve gelenler hep iki bilmece. Gittiğinde döneceğini biliyor muydun ya da toprak biliyor muydu? İnsanın dilemması, toprağın bildiği ve iki düstur bütün öğrenilmişliklerden sızma, gidersin yazılmış olanda bu var yazılmış olan. Toprak bu hikayeleri yazar. Ne zaman doğmuş olursan ol, ne adla, nerde, hangi ırkta olursa olsun, yazılıdır ve kayıtlıdır toprağın hafıza defterlerinde hikayeler. Yaşın ne olursa olsun yaşayıp yaşayabileceğin budur. Topraktan türesi bir hikaye ve onun kokusundan mülhem. Boldur toprağın vermek istediği. Bir bakışta gökle irtibat gibi. Özlersin hep, toprağını mı, köyünü mü, orada bıraktığın havsalanı mı hayallerini mi? Asıl özlediğin nedir bilmeden özlersin. Dönme vakti yaklaştı mı sana her yer toprak görünür. Bir ezan ve bir sela arası bir dönüş belki. Bir çile yarışı vardır gidişler de… Dönüş yolunda toprak karası yaşmaklar taktığın vakitler vardır. Yazılmamış kuraldır bir yolculuk bir mukadderata. Bir yol, bambaşka bir hikayeye gebedir. Her bir yolculuğun sırrı, kendi içinde saklıdır. Bazen bu sırrı yakalamak için kifayet etmez yol. Daha da uzağa gitmen gerekir anlaman için…
Bazen de “kendi en yükseğinden itilip incinmen” gerekir. Gönlün tuzla buz olmalı ki yeniden harç karıp can kuşuna bir yuva kurabilesin ve o yuvada sükuna eresin.
Toprak efsun, toprak kadim, toprak bilge…
BİRSEN BAĞCI
Devamı Maaile Dergi Haziran Sayısında…